Tarihin sonu tezi ile harmanlanan, medeniyetler çatışması açılım ve çalışmalarıyla, kendilerini mavi kan-üstün ırk olarak tanımlayan, bir avuç küresel emperyalist çeteler;, geleceğin dünyasını kurmak için, zaman, mekan, zemin demeden, tüm stratejik gayri ahlaki projelerini genç nesiller üzerine, yumuşak güç kullanarak uyguluyorlar. Sevdirerek, sahiplendirerek, dünyalık haz, hız ve güç vererek, arayışta olan nesilleri müşfik dost yaklaşımlarıyla kucaklıyorlar...

Şeytanlaşmayı hayat nizamı gören küresel emperyalist üst akıl sahipleri, Allah’ın nizamını bozarak, Allah’ın kulları üzerinden, Allah ile savaşıyorlar. Alenen başlattıkları bu iğrenç savaşı; Allah’ın nizamına uygun, Allah’ın mabedini mamur eden, kulluk imtihanını Allah yolunda veren Müslümanlar üzerinden, Müslüman coğrafyalardan başlatıyorlar…

Müslüman coğrafyalarda kaoslar çıkararak, böl, parçala, maddi, manevi ne kadar değer varsa hepsini yut anlayışı içinde ümmet coğrafyalarını gözyaşları ve kan ile sulayarak kendine bağla…

Mazlum milletleri cebren ve hile ile insanlık dışı zorlamalarla yokluklara karşı çaresiz bırakarak, Ümmet coğrafyasının yeni nesillerinin geleceğini kirletmeye, değerlerini sömürmeye, hayallerini, rüyalarını, umutlarını çalmaya çalışıyorlar...

Kimi zaman silah, kimi zaman para, kimi zaman sosyal kültürel faaliyetlerle, kimi zaman sanat, edebiyat sinemalarla, çoğu zaman da sosyal ağlar üzerinden genç nesillerin gönüllerine uzanıyorlar. Kendini, dünyayı ve dünyayı sömürenleri daha tanıyamadan, ne olup bittiğinin farkına varamadan, genç nesilleri cellatlarına aşık ederek, birlikte yol almaya çalışıyorlar...

İnsan haysiyetini, kimliğini, onurunu, fıtri değerleri ve güzellikler; Allah’ın lanetlediği işleri şirin, çekici göstererek, haz ve hız, zevk düşkünlüğü içinde genç nesilleri sarhoşlaştırıyorlar...

Lanetlenmiş insan tipini, bilim ve teknoloji ışığında, özenilen bir akım haline getirerek, tüm toplumları etkilemeye, yenidünyanın yeni yaşamı olarak sunmaya çalışıyorlar...

Emperyalist küresel sömürü baranları bir proje dahilinde, günümüz dünyasını, sosyal terör haline dönüştürdükleri LGBT ile geleceğe taşımak istiyorlar...

Toplumun duygu ve düşüncelerini, yönelişlerini, sosyal medya ağları üzerinden, toplumun içinden seçip çıkardıkları, sanatçılarla, sporcularla, iş insanlarıyla, siyasetçilerle, bazı yasa ve kanunlarla, bilim insanlarıyla, yönlendirmeye, yönetmeye, toplumsal hareketlerle olağanlaştırmaya çalışıyorlar...

Demokrasi, insan hakları, bireyin özgürlüğü, cinsel eşitlik, serbest yaşam, cinsiyetsizlik gibi güzellemelerle Allah’a, İslam’a, Müslümanlara en ağır hakaretleri yaparak, kaoslar çıkarıp, toplumun ahengini, huzurunu, sağlığını, medeniyet kodlarını bozmak isteyen emperyalistler uslanmadan, durulmadan, akıllanmadan sapkınlıklarına devam ediyorlar...

Ümmet coğrafyalarında, Müslüman mahallelerinde salyangoz satıcıları gibi eşcinselliği, cinsiyet eşitliğini, LGBT’yi kişisel özgürlük içinde, normal bir hayat yaşamı göstererek, sosyal medya ve iletişim araçları ile evlere, eğitim yuvalarına, kurumlara, iş yerlerine kadar sokuluyorlar. Karşı gelenleri, az biraz aykırı ses çıkanları da top yekûn linç etmeye, tenkit etmeye, alaya, küçük düşürmeye çalışıyorlar...

Dünya nizamını değiştirmek isteyen şeytani üst akıl; Allah’ı ve Allah’ın kullarını kuracakları dünyanın dışına çıkarmak için yetiştirdikleri din adamlarını, bilim adamlarını, iş adamlarını, gazeteci, televizyoncu, şair, yazar, çizerleri, sanat tarihçilerini, para babalarını, kurdukları yada besledikleri çeşitli sivil toplum örgütlerini derin istihbaratçılar gibi kullanıyorlar. Zamana ve zemine uygun bir biçimde toplumlara, ailelere, devletlere, gençlere format atarak yeni bir medeniyet, yeni bir insan tipi ortaya çıkarmak istiyorlar...

Din, ırk, mezhep, bölge, siyasi yelpaze kesimleri bilinçli ve programlı bir biçimde çatışmaya, ayrışmaya götürecek suni sebeplerle saldırılar, algılar düzenliyorlar. Asırlardır bir arada, manevi bağlarla bir birlerine bağlı olan milleti, bir birine düşman ederek, medeniyet, tarih, kültür, sosyal, kardeşlik bağları gevşesin, çözülsün, çürüsün istiyorlar...

Artık vakti, zamanı geldi; millet olarak ayağa kalkmak ve bu şeytani üst akılla bir bütün olarak mücadele etmek, savaşmak, geleceğimizi, nesillerimizi korumak, kurtarmak gerekiyor...

Herkes kendini toparlayıp, ailesine, çevresine, çocuklarına, yönettiği kurum ve kuruluşlara çeki düzen vermesi gerekiyor…

Bu toparlanmada Devlete ve devletin kurumlarına, yöneticilerine büyük sorumluluklar düştüğü kanaatindeyiz…

Bu şeytani üst akılın beslendiği alanlar, yaslar, sözleşmeler, kanunlar yeniden düzenlemesi gerekiyor. Eğitim sistemi, kültür, sanat, edebiyat, sinema, gıda sektörler yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Bu şeytani aklın sızacağı açıklıklar, aralar, delikler kapatılması gerekiyor...

Devlet milletinin öncüsü olursa, Milletinin yüreğine dokunursa, bu millet her zaman devletinin yanında olur. Daha dün gibi, gezi olaylarında, 15 Temmuzda bu toprakların çocukları bunu göstermişti...

Artık bıçak kemiğe dayandı, Lami cimi kalmadı bu işin. Türkiye yüz yılında, Türkiye bir bütün olarak ayağa kalkmalı, sosyal terörizme evirilen LGBT dönüşüm ve değişimlerine dur demeli. Türkiye ümmet coğrafyasını arkasına alarak 2053’e, 2071’e ve daha ileri geleceğe emin adımlarla koşmayı sürdürmeli...

Tamda burada küçük bir parantez; DSÖ’nün dayattığı “Açık semalar” anlaşması yeniden gözden geçirilmeden, GDO'lu besinlerin ticareti ve üretimi yasaklanmadan, LGBT propagandası, faaliyetleri ve dernekleri yasaklanmadan, pedofililere kimyasal hadim uygulaması getirilmeden, 6284 sayılı yasa yeniden düzenlenmeden, şiddetin tanımı, beyanın içeriği ve uygulanışı gözden geçirilmeden, süresiz nafaka süreli nafakaya dönüştürülmeden yürüyüşün emin adımlarından, pek de emin olunamayacağı görülüyor...

Kurban bayramı arifesinde, geleceğimizi, gençlerimizi emperyalistlere kurban vermeden, hakkıyla nice kurban bayramlarına ulaşma umutlarımızı diri tutalım...

Selam ve dualarla, bitimsiz yeni umutlar eşliğinde, tüm gönül dostlarımızın KURBAN BAYRAMINI tebrik eder hayırlı ve bereketli ömürler dileriz…